30 Temmuz 2010 Cuma

Hey Hey Hey Taksiii



     

     Burası İstanbul. Trafiğiyle,trafiktekileriyle,kornalarıyla,''Kime yaptın o hareketi sen,in aşağı lan''larıyla meşhur hani. Trafiğin en renkli adamlarıysa tabii ki taksiciler. Severim ben taksicileri. Bazen sevmem ama. Canım sıkkınsa ya da konuşasım yoksa üff bir fenalık gelir ki sus be adam diyesim gelir. Sıklıkla taksi kullandığım için pek içli dışlı olduk onlarla ister istemez. Bilirsiniz işte,taksiye binersin; ''Memleket nire ablacım?'' diye başlar sohbet,sonra anasından danasına kadar hayat hikayeleri dökülür ortaya,hele bir de yol uzunsa ya da trafik varsa...

     Efendim ben yine taksideyim.

- Levent'e lütfen.

* Tamam abla.

     Daaaat! Dat daaat! Sesler beni benden alıyor gene. Yapacak birşey yok. Dedik bir kere,burası İstanbul.

* Memleket neresi ablacım?

- İstanbul,siz?

* Heheh herkes İstanbul'lu ablam ona bakarsan,esas neresi sen onu de bana.

- Yine İstanbul (Gülerek). Yani dedemler savaş zamanında Rumeli tarafına yerleştirilmiş Türkler'den ama köken yine İstanbul.

* Hee,yedi göbek dediklerindensin yani ablacım anladım. Vay anasını. Eski İstanbullu he mi? Ben Sinopluyum ablam. Ama yıllardır İstanbullu olduk tabii.

- Hmm..

     Sohbet her zamanki yerinden,memleketlerden başlamıştı. Sonra adamın cep telefonu çaldı.

* Efendim Çiğdem? 

> ...

* Kızım olmaz bak beni de zor durumda bırakıyorsun babanlara karşı. Sen git onlara tamam ben izin alırım ama gece kalma,istediğin saatte gelip alayım ben seni. 

> ...

* Yahu neden inat ediyorsun,babanı bilmiyorsun sanki. Daha geçen gece Eliflerdeydin. 

> ...

* Peki,dur bakalım bir arayayım. Müşterim var şimdi. Bir saat sonra konuşuruz.

     Arayan yeğeniymiş meğer.

* Abla benim hiç çocuğum olmadı. Kız kardeşimin kızı bu arayan. Kızım gibi benimsedim onu. Aynı zamanda arkadaş gibi yaklaştım ona hep. Anası babası baskıcı azıcık. Ben de köprü oluyorum aralarında ne yapayım işte... Herşeyini bana anlatır bizim kız hal böyle olunca,her derdine ben koşarım. Yalnız bazen arada kalıyorum tabii. Bak şimdi arkadaşında kalmak istiyor. Halbuki daha yeni kaldı.

- Valla yeğeniniz şanslıymış böyle bir dayısı olduğu için.

* Abla öyle de biraz yaramaz işte bizimki.

- Olur öyle,yaş ilerledikçe düzelir elbette.

* Abla daha ne düzelecek 21 yaşında bizim kız.

- Hı,öyle mi? Ben daha ufak sandım siz yaramaz falan deyince.

* Yok be ablam. Çok üzüyor bazen bizi. Liseyi zor bitirdi. Aklı fikri gezmede,tozmada,moda dergilerini takip etmekte. Anası babası almıyor bazen istediğini,yine ben kıyamıyorum da alıyorum aman arkadaşlarından eksik kalmasın diye. Bir dediğini iki etmiyorum. Üniversite okumam ben dedi,yapma etme kızım dedik dinlemedi. Babası çok baskı kurdu üniversite okuyacaksın diye. Gitmiş anasına eğer babamı ikna etmezsen evden kaçarım yüzümü göremezsiniz demiş. Neyse işte sonuçta okumadı. Bari evlensin istedik,mahalleden bir genç vardı bizim kıza talip. Ben de tanır,severim çocuğu. Bizim kız önce olur dedi sonra caydı. Aileye de mahçup olduk,gelip isteyeceklerdi. Sonra öğrendim ki ablacım,nasıl desem şimdi... Şeyy; bizim kızın önceden bir sevglisi vardı işte. Ayrıldılar,olmadı.

- Ee olsun,genç kız tabii elbette birine kaptıracak kalbini. Çok normal değil mi?

* Ablam normal olmasına normal de sorun o değil. Bunlar bir haltlar yemişler,anla sen işte artık. Kız geldi bana,dayı bu iş olmaz ben evlenemem bu oğlanla dedi. Biraz kurcaladım da öyle anlattı. Ben de gittim talip olan çocukla konuştum. Bak dedim böyleyken böyle. Genç işte yapmış bir hata. Çocuk kabul etti,seviyorum ben onu dedi. Müjdeyi vereyim diye aradım ben de yeğenimi,tamam dedi önce sonra gene caydı. Bu kızın evleneceği de yok herhalde be ablam. Bilemedim vallahi ne yapacağımı.

- Valla işinize karışmak gibi olmasın,bana düşmez ama evlenmesi için çok zorlamayın derim ben. Daha çok genç bir kere. Siz yine arkadaşça yaklaşın ona,baskı kötü şeydir. Ama çaktırmadan da takipte olun. Bir sürü serseri adam var etrafta. Ve en önemlisi ona güvendiğinizi hissettirin. Böylece daha az hata yapacaktır hayatı boyunca. 

* Doğru diyorsun ablacım ama anasına babasına gel de anlat. Şimdi yeni bir talip varmış,onu kabul ettirmeye çalışıyorlar kıza. Bizimki de inat,görüşmem diyor. Ana-baba da beni soktu araya. Seni dinler diye. Ama dinlemiyor. Yani her iki taraf için de ben arada kalıyorum. Çıkmazdayım valla.

- Anladım. Zor tabii sizin işiniz de bu durumda. Ama madem aile de size güveniyor, onları ikna etme yoluna gidebilirsiniz yeğeninizi ikna etmeye çalışacağınıza. Madem kız istemiyor, üstüne varmamak lazım. Kimse öyle bir iki görmekle tanıdığı adamla evlenip ömür geçirmek istemez. Sevmek lazım öyle değil mi? Bence siz dediğim gibi yapın isterseniz. Güzelce anlatın ailesine bu işin böyle baskıyla,ısrarla olmayacağını. Elbette evlenecek,daha çok erken. 30'unda değil ki bu kız acele ediyorlar.

* Di mi ablacım be? Dur ben bi de ailesiyle konuşayım ne güzel dedin. Abla senin meslek ne bu arada? Psikoloji doktoru falan mısın? 

- Heheh,yok hayır. Üniversite öğrencisiyim ben,işletme okuyorum.

* Hee,hesap kitap desene. Bence sen psikoloji doktoru olmalıymışsın. Neden onu okumadın ki. Ne güzel faydan oldu bak bana da. En azından içim rahat etti. Hep kızı ikna etmeye çalışıyordum; hiç anası babasıyla konuşmak aklıma gelmemişti.

- Teşekkür ederdim,işe yaradıysam ne mutlu bana. Psikolog olmayı isterdim aslında ama yine de okuduğum bölüme isteyerek,severek girdim zamanında. Kısmet işte. Bu arada gelmişiz,ben sağda müsait bir yerde ineyim.

* Ablacım tabii buyur,çok teşekkür ettim sana. 

- Olur mu rica ederim,birşey yapmadım ki ben. Siz anlattınız ben dinledim. Borcumu vereyim,buyrun.

* Allah bereket versin ablacım. Dinledin evet ama fikir de verdin. Her müşteri senin gibi olsa keşke. Suratsız çok bu memlekette. İşin rast gitsin ablam,hayırlı günler.

- Teşekkür ediyorum. Size de kolay gelsin. Yeğeniniz için herşeyin en güzeli olacaktır inanın. İyi günler.

* Sağolasın abla,inşallah. İyi günler.

     Ortaya Not: Herkesin bir türlü derdi var işte.